Akıntının
tam ortasındaki bir noktanın etrafında daireler çizip durduğunun farkına varmadan
yaşamaya devam ediyordu.
Akıntıda yalpalayan hayatının zamanın neresinde
olduğunu anlamaya çalıştığı zaman; bazen kıyıya epeyce yaklaşmış olduğunu
görüyor, bazen tamamen değişmiş bir manzarayla karşılaşıyor, bazense birkaç
kulaç dahi kıpırdayamamış olduğunu görüyorsa da; o noktadan tamamen ayrılmasına izin vermeyen çapaya
bağlı halatın uzunluğu asla değişmiyordu.
Kim bilir,
belki de akıntıya kapılmasını, suyun ucundaki çağlayandan düşüp aşağıdaki
kayalıklarla kucaklaşmasını engelleyen tek şey o halat ve bağlı olduğu yerdi.
Ya da kim bilir,
belki bir gün, çizdiği çemberlerin yarattığı girdaba kapılıp kendini suyun
dibinde bulacaktı.
Sonucun ne olacağını, kendini akıntıya bırakmadan bilemezdi.
Bunu yapabilmek için de her şeyden önce,
aslında geçmişinin takılıp kalmış olduğu, zamanın durduğu o noktaya ve o
noktanın merkezinde duran insanlara bağlı olduğunu fark etmeliydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder