Ahmed Mithat Efendi'nin yazınımızda polisiye romanın ilk örneği sayılan Esrâr-ı Cinâyât (Cinayetlerin Sırrı) romanı, hem sürükleyici konusu, hem de yazarın kendisine özgü anlatımlarıyla dikkati çekmektedir. Bir gazetenin cinâyet haberiyle başlayan zekî ve becerikli müstantik (polis dedektifi) Osman Sabri, kılık değiştirme ustası olan yardımcısı Necmi ve kendisini halkın sesi olarak gören *** gazetesi yazarının çabalarıyla, yüksek düzeydeki bir görevlinin koruduğu kalpazan çetesinin ortaya çıkarılmasıyla sonuçlanan yapıt, yayımlandığı dönemde olduğu kadar bu gün de ilgiyle okunacak bir ustalıkla kaleme alınmıştır.
Bence...
Son bir senedir, özellikle şu süpermarketlerde bolca ve uygun fiyatlarla kitapları bulunan ve hemen hemen her türde bolca kitap basan belli bir iki yayın evinin kitaplarını okumaya başladıktan sonra yeniden kitap okumak istemediğimi fark ettim. Hani soğuk bir yemek yedikten sonra nasıl ağzınızda kötü bir tat kalır da bir lokma daha almak istemezsiniz, işte öyle, ağzımın tadını kaçıran kötü yazarlar ve kötü kitaplar yüzünden okuyamaz oldum ben de.
Bu kitap benim için yeni bir merhaba oldu. Bundan seneler evvel okuduğum kitabı bir kere daha çıkardım raftan.
Polisiye türünün edebiyatımızdaki ilk örneği sayılan kitap kendinden neredeyse 150 yıl sonra basılan kitaplarla rahat rahat rekabet edebilecek kadar ilginç, kurgusu akıllıca. Hafiften bir Sherlock Holmes havası estiren Osman Sabri'nin maceraları sürükleyici. :) Dili Osmanlıca'yla epeyce içli dışlı olduğu için bazı bazı zorlasa da cümleler çevirilerde sık sık rastlanan anlamsız, amaçsız kelime öbeklerinden kat be kat daha duru ve anlaşılır.
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biri.
Tavsiyedir efenim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder