Arka Kapaktan :
Polisiye Yazarları Birliği tarafından tüm zamanların en iyi polisiye kitabı seçilen Zamanın Kızı ilk kez Türkçede! Zamanın Kızı, tarihin yaşanan gerçeklere göre değil, iktidarın gerçeklerine göre yazıldığını bizlere sıkı sürprizlerle, dinmeyen bir tempo ve zeka dolu bir kurguyla anlatıyor. Bu sefer vaka ve katil yakınlarda değil, çok uzakta. Hem de birkaç yüzyıl kadar. İpucu az, kanıt az, tanıkların hepsi ölü. Polisiye kurgunun işi bu kez çok zor olsa da, Josephine Tey üstesinden gelmeyi başarıyor. Alan Grant, III. Richard'ın bir portresiyle karşılaştı. Böyle narin, böyle asil bir yüz, nasıl dünyanın en acımasız insanlarından biri olabilir diye düşündü. Ayağı kırık, uğraşacak bir vaka arıyor; bu neden III. Richard olmasın? 2015'teki anma törenlerine Kraliyet Ailesi'nden bir kişinin dahi katılmadığı III. Richard hakkında ne biliyorsunuz? İlk seri katil olduğunu mu? Ağabeyini, kuzenini, yaşlı kralı öldürdüğünü, küçük yeğenlerinin işini bitirdiğini mi? Ya size onun masum olduğunu söylesek? "Tarihçiler, yazmalarına izin verilmeden önce psikoloji dersi almaya zorunlu tutulmalı."
Bence...
Scotland Yard emektarı, üstelik de birazcık huysuz bir
polis,bir soruşturma sırasında, hastanede
uzun süreli tedavi için yatağa mahkum edilirse ne olur? Elbette kendine çözecek
başka bir cinayet davası bulur.
Kahramanımız Grant’ın bulduğu dava pek de azımsanacak
cinsten değil. Yüzyıllardır bütün tarih
kitaplarında anlatılan, zanlının İngiltere kralı, maktullerin ise kraliyet ailesinden iki prens olduğu,
meselenin içi yüzünü bilme ihtimali olan bütün şahitlerin yüzyıllar evvel
toprak olduğu çetin davanın ne hakimi ne de savcısı var.
Grant’ın bakımını üstlenen iki hemşire, ona davayı açması
için ilham veren portreyi getiren bir arkadaşı ve sonradan ona yardım eden bir
tarih öğrencisinden başka yaşayan karakter yok. Okurken kendinizi Güller Savaşı’nın
başlayıp bittiği tarihlerde, Yorklar ve Tudorlar’ın taht için kapıştığı, III.
Richard’ın ölüp VII. Henry’nin tahta
geçtiği İngiltere’de buluyorsunuz.
Soruşturma yüzyıllar sonrasında yatağa mahkum bir polis tarafından,
tarih kitapları ve yardımcısının kanıt topladığı el yazmaları üzerinden ilerliyor. İlerledikçe de görülüyor
ki, tarih kitaplarının her söylediğine inanmamak gerek. Çünkü tarihi yazanlar olanı değil, olmasını istedikleri şeyi yazarlar.
Benim böyle Henry’ler, York’lar filan diye atıp tuttuğuma
bakmayın bu arada. Ne tarih dersini, ne de İngiliz tarihini severim. Zamanında epeyce
sevilmiş The Tudors’ı bile izlemişliğim yoktur. Ama kitap kendini okutmayı
beceriyor. Hep bir merak duygusu onlarca sayfa dinmiyor.
Bir de ne yalan söyleyeyim, bu kitap için okurluğumun
biraz yetersiz kaldığını fark ettim.
Başka kitaplara, filmlere, resimlere, her türlü sanat eserine yapılan atıfları
çözmek için bilgi birikimim yetersiz kaldı. Atladığım kelime oyunlarını ancak
okuduğum sayfayı karıştırıp geriye döndüğümde fark edebildim. Hele ki beni
sıkıntıdan patlatmış olan giriş bölümün neler gizlediğini ancak kitap
bittiğinde gördüm, ki bu bile kitaba bir kere daha göz atmak için
sebeptir bana göre.
Her neyse…
Biraz da öz oyunuyla, tüm zamanların* en iyi kitabı sahiden
sıkı bir polisiye.
Okunmalı. Bir kere daha J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder