19 Eylül 2013 Perşembe

Hasbinallah!

Yarışma programı izliyorum..

Biri çıkıp başlıyor anlatmaya. 2 yıllıklardan çift anadal(!) yapıyor,  anasının karnında beste yapmaya, 3 yaşındayken kitap yazmaya başlıyor.  12 sinde  aforizmalarıyla dünyayı sallıyor.Aslında dili, edebiyatı çok seviyor ama her nedense Türkçe yerine başka dilleri tercih ediyor.

Tam bunun kafasında bir tanıdığım var.

Müthiş notlar alırdı bizim ne olduğunu hiç bilmediğimiz sınavlarda ama MEB'in ne kadar sınavına girdiyse hepsinde kaydırma yaptı. Hem de seneler boyu, ne kadarına girdiyse.Hatta dershanelerdeki denemelerde bile. Sınav bu ya, olur olur. Eyvallah.

Sonra üniversite sınavı geldi.  Sınava kadar kavga gürültü, sınavdan sonra panik, telaş. Sonuçlar açıklandı. Bu defa bizimkinin sınavı hakkında muhtelif söylentiler yayıldı. Bazısı ondan duyduğuna yeminle anlattı ki yine kaydırma yapmış. Oysa ben kendi ağzından dinledim,  meğer tıp fakültesine girecek puan almış ama onun asıl  hayali kimyacı olmakmış. Oldu da Evelallah...

Şimdi benden başka bir şehirde, bölümünden bambaşka bir meslekte çalışıyor. Arada bir karşılaşıyoruz. Daha ben sormadan başlıyor anlatmaya. Ne kadar çok para kazandığını, beğendiği arabanın sıfır modelinden ve de kırmızısından sipariş vereceğini, yakında alacağı terfiyi...Anlattıkça bal damlıyor ağzından.   Maşallah... Maşallah.

Ben çok konuşmuyorum. İşlerin sıkıntılı olduğunu,  kenara üç beş kuruş atmaya zorlandığımı, elde kaldı kalacak arabamın da en az benim kadar yorgun olduğunu.... bile söylemeden dinlemeye devam ediyorum. Ya daha kötü olsak? Maazallah.