4 Eylül 2012 Salı

Sonrası



 Denersin. Duyduklarını, gördüklerini anlamayı; nereden gelirse gelsin doğru olana varmayı denersin. Görünenin altında olanı anlamak için uykusuz kalır, kafa patlatır, anlayıp o yöne yürümeye başlarsın.   

Yürürsün. Düşersin, kalkarsın, toparlanırsın. Bazen takılıp kalır, bazen bin fersah birden aşarsın.

Kitapları, koca koca lafları, insanları, hayatı. 

Anlarsın. 

Anladığın gibi yaşarsın. Sözlerin, seslerin, düşüncelerin şekil alır. Sen sen olursun.

Yalnız o kadar farklıdır ki işin iç yüzü. Senin anladığın şeyleri anlayamamış, kim bilir, belki de aslında senden daha iyi anlamış insanlarla yaşamak zorundasın.  Senin adından emin olduğun doğrulara yok diyenlerin söylediklerine inanmış gibi yapmak, bildiklerini kendine saklamak, yalnız kendin yaşamak zorundasın.

Çünkü böyledir hayat, eğer o doğrular kendi keyfine uygun değilse, beyazın beyaz olduğunu kabul etmez kimse.  Buna da eyvallah der, adımlarını sıklaştırışın. Yürür, durur, koşarsın.

Sonrası? 

Sonrası… Öyle yorar ki artık içindeki dünyayla dışındakinin birbirinden bu kadar ayrı durması, bırakırsın ince ince düşünmeyi, doğru nedir diye uykusuz kalmayı.

Üstün körü okursun. Kitapları, koca koca lafları, insanları, hayatı. Aslında ne dediklerine hiç bakmadan, görünenin altında aslında kim olduklarına aldırmadan okursun.

Sen de onlardan biri olursun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder